Avrupa’nın Göbeğinde Müslüman
Katliamı
Sırplar
insanları fabrikalara doldurup kurşuna dizmediler. Onları asit dolu kazanlara
atarak erittiler. O insanlardan geriye ne bir kemik parçası ne de bir saç teli
kaldı. Hunharca katledilen bu insanların yakınları, onlara dair bir kemik
bulduklarında, en azından asit kazanına atılmadıklarını anlayarak
seviniyorlardı. Buradaki kadınlar tecavüze uğramış, çoluk çocuk demeden herkes
yakılmış, işkence görmüştür. Gözlerini kan bürüyen çentikler(Sırplar) için bu
kadarı bile yeterli gelmemiş olmalı ki; cesetleri toplu mezarlara gömdükten
sonra, iş makineleri ile deşerek, kamyonlarla farklı bölgelere götürüp yeniden
gömmüşlerdir. Öyle ki, kurulan kliniklerde, kimlik tespitinde bir kişiye ait
kaval kemiği 7 ayrı mezarda bulunmuştur.
Yugoslavya’nın
1992 de iç savaşımından sonra, 16 Nisan 1993 yılında yapılan olağanüstü
toplantının ardından, aralarında Srebrenitsa’nın da bulunduğu 6 bölge BM
Güvenlik Konseyi tarafından güvenli bölge ilan edildi. Ve bu karardan sonra
Srebrenitsa’ya Hollandalı bir birlik konuşlandırıldı. Bu birlik, Sırpların
işlerini kolaylaştıracak tutarsız kararlar almakla gecikmedi. Bu kararlar
içerisinde sözde ‘’Güvenli Bölge’’ tanımına dayanarak, Boşnakların ellerindeki
silahların toplanması, kendilerine yapılacak herhangi bir saldırıya karşı
koymakta engelleyici olmuştur. Halbuki 1993 yılında Srebrenitsa’ya gelen Barış Koruma Misyonunun kendilerini
kurtaracaklarına inanan birçok insan bu bölgeye yerleşmişti.Hollandalı askerlerden sorumlu komutan Thom Karremans, bir gece yarısı, BM Gücü komutanı Fransız generalden aldıkları emir doğrultusunda, kendisine sığınan 25 bin mülteci ve şehri Sırplara teslim etti.
Şehri teslim alan Ratko Mladiç, komutasındaki 10 binden fazla çentikle, şehri işgal etmiş ve bir hafta süren bu katliamın ilk gecesinde büyük bir kıyım gerçekleştirmiştir. Ve bu kıyım tamamen soylarını kazımaya yönelik bir saldırı olarak tarihe geçmiştir. Soykırımdan 15 yıl sonra bile yaşlılardan başka Boşnak kalmamış, hayatta kalanlar farklı yerlere dağıtılmıştır. Geri dönmek isteyenlere ise hala oranın güvenli olmadığı söylenmiş, burayı o hale getiren vahşilerin çoğu ise hiçbir şey olmamış gibi burada hayatlarına devam etmişlerdir.
Bir hafta süren katliam, 2.Dünya Savaşı’ndan sonra insanlığa yapılan en büyük suç olarak arşivlerde yer aldı. Avrupa’nın göbeğindeki bu Müslüman soykırımı, dünya tarafından ise sadece seyredilmiştir.
Gerek Sbrenitsa, gerek Kızılderili , gerek Cezayir , Hocalı, şuan Sureyi’de ,Arakanda olanlar ve daha niceleri insanın insana yaptığı büyük utançlar. Olanlar aynı, sözde gerekçeler farklı.
Yazımı Aliya İzzetbegoviç’in sözleriyle sonlandırmak istiyorum.
‘’…
Düşmanlarımız sadece tek
bir ırk tanıyorlar; kendi ırkları, tek bir din
tanıyorlar; kendi dinleri, tek bir
siyasi parti tanıyorlar; kendi partileri. Kendilerinden
olmayan ne varsa onlar açısından yok edilmeye mahkumdur…’’